bugün

entry'ler (9)

sahibinin üstünde bir köpek

farkettiniz mi bilmiyorum, bugünlerde çıkan köpeklerin bilişsel ve duygusal hayatı üzerinde tahmin ve yorumda bulunan bir sürü kitap var. köpekler düşünür mü, hissederler mi, eğer öyleyse nasıl yaparlar? bu yüzden bu öğleden sonra, kısıtlı yazımda, size ''konuş'' emrini almış iki köpeği hiç abartmadan takdim ederek, işi böyle varsayımlara bırakmamak istedim.

ilk önce ilk köpek, o, sahibiyle ilişkisinin boyutunu değerlendiriyor, başlık da''sahibinin üstünde bir köpek''

''küçük göründüğüm kadar hızlı büyüyorum ondan. oran yediye biri demek istiyorlar. ne olursa olsun, onu geçeceğim bir gün ve yönetimi ele alacağım, ormandaki yürüyüşlerimizde yaptığım gibi ve eğer bu bir şekilde onun aklından geçerse şimdiye kadar kar veya çimlerin üzerine bıraktığım iz olur.''

ve sıradaki köpeğimiz hortlak şeklinde, yani sizi ziyarete gelen ruh gibi konuşuyor.

''ilgisizliğin verdiği üzüntüyü yaşatmaktan hoşlandığın için uyumama bıraktığın köpeğim ben, şu basit şeyi söylemek içimden geldi: seni hiç sevmezdim. yüzünü yalarken, burnunu koparıp atmayı düşündüm. kendini havluyla kurulamanı izlerken, hemen üzerine atlayıp seni sinir etmek istedim. hareket şeklin gücüme gitti, hayvansal incelikten yoksunluğun, yemek için sandalyeye oturma şeklin, kucağında bir battaniye, elinde bir bıçak.. kaçabilirdim ama çok güçsüzdüm, oturmayı ve yan yatmayı öğrenirken bana öğrettiğin aldatmaca ve hakaretlerin en büyüğü, elim olmadan el sıkışmak. kabul ediyorum, tasmanın görünüşü beni heyecanlandırırdı, sadece senin hiç dokunmadığın şeyleri koklayacağım anlamına geldiği için.. buna inanmak istemeyebilirsin ama yalan söylemek için bir sebep yok: arabadan, plastik oyuncaklardan nefret ederdim, arkadaşlarını sevmezdim, daha da kötüsü akrabalarını sevmezdim. isimliğimin şıngırtısı beni deli ederdi. hep yanlış yerimi kaşırdın. senden tek istediğim taslarımda su ve yiyecek olmasıydı. sen uyurken, nefes alışını izledim, ay gökte yükselirken... başımı kaldırıp ulumamak tüm gücümü tüketti. tasmadan kurtuldum artık, sarı yağmurluktan da, desenli süveterden de, senin çimenliğinin saçmalığından da yani, yakın bir zamanda olmayacağını sandığın ve bunun için mutlu olduğun şey dışında, bu yer hakkında tüm bilmen gereken buradaki herkes okuma yazma biliyor, şiirdeki köpek, kediler ve nesirdeki diğer herkes...

hipomani sınır

benim adım micro. ben bir sahne sanatçısıyım. en azından hobi olarak yapıyorum bu işi.

sahne sanatçısı olmanın yanında, aynı zamanda bana bipolar teşhisi konuldu. bunu iyi bir şey olarak görüyorum, çünkü sahnede ne kadar delirirsem, o kadar eğlenceli oluyorum. istanbul'da 16 yaşındayken, hayatıma damgasını vuran manik atağımı yaşadım: kendimi HZ. isa sanıyordum. bunun korkunç olduğunu düşünebilirsiniz, dünyada kendini hz. isa sandıracak kadar uyuşturucu yok.

bir tımarhaneye gönderildim tımarhanede herkes kendi tek kişilik oyununu oynar. orada provalarının sonucunu gösterecek bir izleyici kitlesi de yok. onlar sadece prova yapıyorlar. çıktığımda, bana teşhis konulmuştu ve bir doktor ilaç yazmıştı. ''micro, sana neden şey vermiyoruz.. neden zyprexe vermiyoruz. tamam? hmm? en azından benim kalemimin üzerinde adı yazıyor''

lisenin ilk yarısı manik atakla başa çıkma çabamla geçti, diğer yarısını da uyuyarak geçirdim. ikinci yarısı büyük ölçüde sınıfta yaptığım şekerlemeydi. çıktığımda bir seçim şansım vardı. ya bu zihin hastalığını inkar edecektim ya da zihinsel yeteneğimi kucaklayacaktım.

bugünlerde bir hareket var, zihinsel hastalıkları iyi gösterme hareketi.. en azından hipomanik kısmını. hipomani ne demek bilmiyorsanız, kontrolden çıkmış bir motor düşünün, mesela bir ferrari motoru, freni yok. buradaki pek çok yazar ve okuyucu arasındaki pek çoğunuz, o yaratıcı kısma sahipsiniz, neden bahsettiğimi biliyorsanız. size imkansız olduğu söylenen bir şeyi yapmak istiyorsunuz.

belki de deli diye bir şey yok ve size akıl hastası teşhisi konulması deli olduğunuz anlamına gemiyor. belki de sadece başkalarının görüp hissedemediği şeylere karşı daha duyarlı olduğunuz anlamına geliyor. belki de kimse gerçekten deli değil. herkes sadece birazcık çılgın. ne kadar olduğu bu tayfın neresine düştüğünüze bağlı. ne kadar olduğu ne kadar şanslı olduğunuza bağlı.

erkeklerin kızlara oranla daha fazla silik yemesi

Bugün sizden erkeklere olup bitenleri dikkatlice düşünmenizi istiyorum. Erkekler akademik alanda zayıflıyorlar, sosyal alanda kızlar tarafından yerle bir ediliyorlar, seks hayatlarında da kadınlar tarafından. Bunun dışında, başka da bi sorun yok. E bununla ilgili veriler ne? Okuldan ayrılma verileri oldukça şaşırtıcı. Erkeklerin okulu bırakma ihtimalleri kızlarınkinden yüzde 30 daha fazla. adana'da, her üç kıza karşı beş erkek okulu bırakıyor. Kızlar her seviyede erkeklerden daha iyi, ilkokuldan üniversiteye kadar. Lisans eğitimini tamamlamak ve diğer eğitim programları arasında erkeklerin kızların gerisinde kalması arasında yüzde 10 luk bir fark var. Özel eğitime ihtiyaç duyan her üç öğrenciden ikisi erkek. Ve sizin de bildiğiniz gibi, erkekler kızlara oranla beş kat daha fazla dikkat eksikliği teşhisiyle etiketleniyorlar. bu yüzden onlara Ritalin veriyoruz.

Bu silinmenin kanıtları nelerdir? Öncelikle, yeni bir mahremiyet korkusu. Mahremiyet derken, başka birisiyle fiziksel ve duygusal ilişki kurmaktan bahsediyoruz. özellikle de belirsiz, çelişkili ve dikkat çekici işaretler veren, karşı cinsten birisiyle ilişki kurmaktan. Ve her yıl, üniversite öğrencileri arasında rapor edilen utangaçlık üzerine bir araştırma yapılıyor. Ve burada devamlı artan bir erkek sayısı göze çarpıyor. Ve burada iki tür var. Bu bir sosyal bozukluk. Eski utangaçlık reddedilme korkusundan geliyordu. Bu yabancı topraklardaymışsınız gibi hissettiren sosyal bozukluk. Özellikle karşı cinsle başbaşayken ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Yüzyüze konuşmanın ne olduğunu bilmiyorlar, birileriyle rahatça konuşabilmeyi ya da onu dinlemeyi sağlayan sözlü ve sözsüz kuralları bilmiyorlar.

Burada sosyal yoğunluk sendromunu geliştiriyorum ve bu erkeklerin neden kadınlarla ilişki yerine erkeklerle arkadaşlığı seçtiklerini inceliyor. Öyle görünüyor ki, erken çocukluktan bu yana, erkekler, diğer erkeklerin arkadaşlığını tercih ediyor. fiziksel olarak. Ve burada aslında bir kortikal uyarılma görüyoruz. çünkü erkeklerin yanında hep erkekler olmuştur: takımlarda, külüplerde, çetelerde, cemiyetlerde, özellikle de orduda ve sonra barlarda. Sonra bu beraberlik Super Bowl Sunday ile zirve yapıyor, erkeklerin tamamen yabancı başka erkeklerle tuhaf giyinmiş Green Bay Packers'tan Aaron Rodgers'ı izlemeyi yatak odasında tamamen çıplak Jeniffer Lopez'le olmaya tercih ediyorlar. Şimdiki problem de, onların devamlı olmayan internet ilişkilerini karşılıklı ve anlık sosyal ilişkilere tercih etmeleri.

Bunun nedenleri nedir? Bu istenmeden gelinen bir sonuç. Bence bu aşırı internet kullanımı, aşırı video oyunları ve pornografiye ulaşabilme. Problem şu ki, tüm bunlar uyarıcı bağımlılıklar. Madde bağımlılığı, daha fazlasını istetir. Uyarıcı bağımlılıklar, daha farklısını istetir. Uyuşturucularda, aynı şeyin daha fazlasını istersiniz. çok farklı. Bu yüzden, uyarılmışlığı devamlılığı için yeniliklere ihtiyaç duyarsınız.

Ve problem şu ki, endüstri bunu sağlıyor. Jane Mc Gonigal geçen yıl şöyle demişti bir erkek çocuk 21'ine geldiğinde çoğu zaman yalnız başına olmak üzere 10.000 saat video oyunu oynamış olacak. Hatırlarsanız, Cindy Gallop da erkekler sevişmek ve porno izlemek arasındaki farkı bilmiyor demişti. Ortalama bir erkek çocuk haftada 50 porno videosu izliyor. Ve elbette yüz tane izleyeni de vardır. Ve porno endüstrisi Amerika'nın en hızlı büyüyen endüstri alan yılda 15 milyar. Hollywood'da yapılan her 400 filme karşı, yeni yapılan 11,000 porno filmi mevcut.

Bunun sonucu, hızlıca, yeni bir uyarılmışlık türü. Erkeklerin beyinleri, dijital olarak şunlara göre yeniden döşeniyor: değişime, yeniliğe, heyecana ve devamlı uyarılmışlığa. Bu da, analojik, sabit ve interaktif olmayan geleneksel eğitimden tamamen uzaklaştıkları anlamına geliyor. Yavaş yavaş kurulan romantik ilişkilerden de tamamen uzaklaşıyorlar.

Peki çözümü ne? işte bu benim işim değil. Ben sizi uyarmak için buradayım. Çözmek sizin işiniz.

Peki ama kimler endişelenmeli? Tek endişelenmesi gerekenler kızların ve erkeklerin aileleri, eğitimciler, oyun tasarımcıları, film yapımcıları ve konuşabilecekleri, dans edebilecekleri yavaşça aşk yapabilecek ve evrimsel baskılara katkıda bulunarak türümüzü kabuksuz sümüklü böceklerden üstün tutabilecek gerçek bir erkek isteyen kadınlar. Sümüklüböcek besleyenler alınmasın lütfen.

kaybolan insanlar kendini buldu

Şimdi insanlık testini dinleyeceksiniz, insan olup olmadığınızı öğrenmek için. Lütfen size uyan bir soru duyduğunuzda elinizi kaldırın. Anlaştık mı? Tamam? Öyleyse başlayalım.

Çocukluktan çoktan çıkmış olmanıza rağmen hiç sümüğünüzü yediniz mi? Sorun yok. Burada güvendesiniz.

Hiç utanç verici bir şey hatırladığınızda ufak, tuhaf bir ses çıkardınız mı?

Hiç mutsuz veya bozuk görünmek için bir yazının ilk harfini kasıtlı olarak küçük yazdığınız oldu mu?

Hiçbir cümleyi öfke belirtisi olarak nokta ile bitirdiniz mi? peki. nokta.

Biri size adi bir şey söylediğinde kahkaha atıp veya gülümseyip ve günün geri kalanını niye böyle yaptığınızı düşünerek geçirdiniz mi?

Hiç öncesinde bin kere yapmış olduğunuz gibi check-in'den geçtikten sonra kapıya varana kadar biletinizi kaybettiğinizi düşündünüz mü?

Hiç pantolonunuzu giydikten çok sonra bir bacağın içine tek bir çorabın sıkıştığını fark ettiğiniz oldu mu?

Birinin şifresini tahmin etmek için hesabı kilitleyecek kadar çok deneme yaptığınız oldu mu? Hmm.

Bir gün bir sahtekâr olduğunuz fark edilir diye rahatsız edici bir his yaşadınız mı? Evet, burası güvenli.

Hiç doğuştan müthiş becerikli olduğunuz fakat henüz keşfetmediğiniz bir yeteneğiniz olmasını umdunuz mu?

Gerçek hayatta bir şeyi kırıp sonrasında kendinizi "geri al" butonunu ararken bulduğunuz hiç oldu mu?

Hiç çok sıradan olduğunu düşündüğünüz birinin nasıl birdenbire çok güzel olabildiğine hayret ettiğiniz oldu mu?

Hiç telefona salak gibi sırıtarak biriyle mesajlaştığınız oldu mu? Sonrasında bu kişiye "telefona salak gibi sırıtarak bakıyorum" diye mesaj yazdınız mı?

Birinin telefonunu kurcalama isteği duyup sonrasında bu isteğe karşı koyamadığınız hiç oldu mu?

Hiç kendinizle konuşup sonrasında kendinize karşı tam bir şerefsiz olduğunuzu fark ettiğiniz oldu mu?

Hiç telefonunuzun şarjının bir tartışmanın ortasında bittiği ve sanki telefonunuz ikinizden de ayrılıyormuş gibi hissettiğiniz oldu mu?

Hiç kendi aranızda bir konuyu çözmeye çalışmanın boşuna olduğunu çünkü bunun daha kolay olması ya da doğal olarak kendiliğinden gerçekleşmesi gerektiğini düşündünüz mü? Uzun vadede kendiliğinden gerçekleşen şeylerin çok az olduğunu fark ettiniz mi?

Hiç huzur içinde uyanıp sonrasında sizi terk eden birinin dayanılmaz hasretine kapıldığınız oldu mu?

Artık hayatınızda olmayan bir insanın içinde olmadığı bir geleceği hayal etme yeteneğinizi kaybettiniz mi? Geri dönüp sonbaharın o hüzünlü gülümsemesiyle o olaya baktığınızda her şeye rağmen geleceğin yaşanacağını fark ettiğiniz hiç oldu mu?

Tebrikler. Şimdi testi tamamladınız. Hepiniz insansınız.

zoraki yapmacık

gülmek için kendimi gıdıkladım.

ağlamak için soğan doğradım.

yürümek için otobüse bindim.

saatin kaç olduğunu öğrenmek istedim. bir telefon aldım.

düşünmeye karar verdim televizyonu açtım.

hayal kurmak için uyudum.

yaşamak için sadece durdum. hey sakın kıpırdama yoksa bir canın daha gider.

ruhumun sesini kıstım, müzik son ses.

insanları dinledim, menfaat çukuruna düştüm.

gözlerimi kapattım, yoklukta kendimi buldum.

yıldızları saymak istedim, bulutlar dünyamı sarmaladı.

güzel günlere koştum, kabuslar gölgem oldu.

gecelere sarıldım, sadece çığlıkları işittim.

sabahı bekliyorum, hep rüyalar kandırıyor beni.

ışıltılı mizahlar

Feministlerin bir mizah anlayışı yok

Feministler sadece yalnız olmak istiyor. Boo hoo, hoo, hoo.

Feministler kirli yalanlar ve dedikodular yayıyor;

neşe iliklerinde tümörleri var.

Çocuk istismarının eğlenceli olmadığını söylüyorlar. Ha, ha, ha, ha.

Tecavüz ve aşağılama sadece bir suç rahatlayın bayanlar.

Para için yaygın fahişelik bunun nesi yanlış?!

Bu piliçler mızmızlanmanın dışında bir şey yapamazlar mı?

Dans arası. Da, da, da, da, da, da, da, da, da.

Da, da, da, da, da, da, da, da, da.

Woo-hoo!

Da, da, da, da, da, da, da, da

Evet, çıkar onu.

Da, da, da, da, da, da, da, da, da, dum.

Sıradan amaçlanan mesleğin akıllıca olmadığını söylüyorlar ateşli!

Eşit çalışma ve ücretler kavgaya değer.

Bize yeni bir şey söyle.

Her şehre isteğe bağlı kürtaj... Tamam, fakat silah kontrolü yok.

Bu kadınların bir hayatı olmayacak mı?

Feministlerin hiç mizah anlayışı yok.

Feministler ve vejeteryanlar benimkisini Big Mac yapıyorlar.

Feministler kirli yalanlar ve dedikodular yayıyorlar.

Acemi olmak için aşırı hassaslığın uzağındalar,

niçin feministlerin bir erkek bulması gerektiğidir bu.

Da, da, da da, da, da, da, da, da, da.

Dünyaya nasıl gülümseneceğini gösterebilirim,

olanlara rağmen minnettar olabilirim,

Eğer sana sahip olsaydım, gri bulutları maviye döndürebilirdim.

Eski günleri geride bırakabilirdim,

bütün arkadaşlarımı, umrumda olmazdı.

Hayatıma yeniden başlayabilirdim, sana sahip olsaydım.

Karla kaplı dağlara tırmanabilirdim,

okyanus genişliğinde yelken açabilirdim.

Yanımda olsaydın, yakan çölü geçebilirdim.

Bir kral, sevgili, taçsız, hoşgörülü veya fakir, zengin veya şanlı olabilirdim.

Sana sahip olsaydım yapamayacağım hiç bir şey yoktu.

bu internet çıldırmış olmalı

Bu şiiri, çok güzel bir sanatçıyı duyduktan sonra yazdım. iyi tanınan bir kişiye televizyonda söyleyin, "şu sıralar internete gereğinden çok giriyorum. keşke daha organize olabilseydim." bu yüzden interneti kontrol etseydim, kırık kalbinizi ebay de açık arttırma ile satabilirdiniz, parayı alıp amazona gidip, daha önce bulunmadığınız bir ülkenin telefon rehberini satın alıp, yabancı dilde gerçekten iyi flört eden birini bulana kadar rastgele insanları arayabilirdiniz.

Eğer internetten sorumlu olsaydım, sevgilinizin tutarsızlıklarını mapqueste girebilirdiniz. huysuzluk sol tarafa, meşguliyet sağa, sessiz kalmak u dönüşü, iyi bir Öpücük ve seks için sonuna kadar gitmek ve her duygusal kesişmeyi yönlendirebilir ve anlayabilirdiniz. bazı günler, tava kadar yüzeysel oluyorum, fakat bütün yönlere kilometrelerce uzanabiliyorum. eğer internetin Napster in, monster in ve friendster. Com un sahibi olsaydım hepsi bir büyük site olacaktı. iş arar gibi yaparken hoş müzik dinleyebilirsiniz ve arkadaşlarınızla sohbet edebilirdiniz.

Wep sayfası çalıştırsaydım, ölü insanları email atabilirdiniz.

Size geri atmayacaklardı ama otomatik bir yanıt alırdınız.

Posta kutunuzda isimleri olacak her şey istediğiniz gibi. ve mesajın biri diyor ki, ''hey! o benim seni özledim.''

Dinle, ölü olmanın mükemmel olduğunu göreceksin. şimdi büyüyen çocuklara, Süren barışa ve tükenmek bilmeyen şekere geri dönüyorsun. eğer interneti tasarlasaydım, childhood. com meyve bahçesindeki bir çocuğun düğümü olacaktı, bir kılıç yerine kayak sopası ile birlikte, kalkan yerine bir çöp tenekesi ile, bağırıyor, ''ben portakalların imparatoruyum. ben portakalların imparatoruyum. ben portakalların imparatoruyum.'' şimdi beni takip edin. tamam?

Grandma. com Bisküviler ve tükürük banyosu talimatları için bir tarif olacaktı. bir, iki, üç. bu bir hotdiggitydog. com'la birleşiyor bu benim büyük babam. onlar sizi dördüncü evliliğindeki huysuz eski polis babasını anımsatıyor. o biraz şapşal fakat hala yılbaşında zencefilli kurabiye gönderen meyve bahçesi 'nden çocuğu toplayan portakalların imparatoru, beni büyütüp ben olmamı sağlayan anneye bağlıdır. çocuk genelde çok uzağa gidiyor. Bu yüzden, eğer internetin imparatoru olsaydım, sanırım hala ölümlü olacaktım, ha? fakat bu noktada, belki mümkün olan en düşük ev kredisini alacaktım ve olan en büyük penise sahip olacaktım. bu yüzden ofisteki ilk günümde Spam i kanun dışı ilan ederdim. ona ihtiyacım yok. internet dahisi olacaktım ve kendim belki bunun gibi kablosuz bağlancaktın.

Ha? Belki Google bunu işe alacaktı. intenet'in akıllı, vahşi ve organize olduğunu ve düşündüğüm kadarıyla bir modern gün mucizesi/kahini bunu yapana dek sunucularınızdan ve firewall'larınızan bir virüs gibi içinden geçebilirim, fakat, Mac'inizin nasıl büyük ve PC olmadığını ya da PC'nizin havalı olduğunuz zaman havalı tanrı. net olacağı üzerine iddaya girmek istersiniz. Tahminimce bu hayata benziyor. Yapıp yapamayacağınızın bir sorusu değil. Öyle, değil mi? Arayüz ile etkileyebiliriz. Bağlandığımız her şanlı an da sanal dünyanın ulusal marşını "You've got Hallelujah" yapabiliriz Bir dua okumazsınız. Bir ilahi yazmazsınız. Mistik bir melodiyi tekrar edip durmazsınız. Düşündüğünüz kişi her kimse ona kutsanmış bir email gönderirsiniz dah da la dat da dah da la dat dot com.

insanlar nasıl döllenir

küçük bir kız var, adı meral. geçen sene, o 8 yaşındayken, okul için bir proje hazırlıyordu, ya da kurbağalarla ilgili bir ödev yapıyor olmalı. bir restorantta oturuyorduk. bana döndü ve dedi ki;

+yani kısaca, kurbağalar yumurtlarlar. yumurtalar iribaşlara dönüşür ve iribaşlar da kurbağaya.

-evet, biliyorsun, ben de pek kurbağaların üremesi ile ilgilenmiyorum. ama sanıyorum, dişi kurbağalar yumurtluyor. sonra erkekler de yumurtaları döllüyor. ondan sonra iribaş ve kurbağalar oluşuyor.

+ne? sadece dişilerde mi yumurta var?

-evet.

+peki döllemek ne demek?

-şey, anne ve babadan yeni bir kurbağa yaratmak istediğinde ihtiyacın olan ekstra bir şey...

+şey, yani bu insanlar için de geçerli mi?

kendi kendime ''tamam, başlıyoruz'' dedim. aslında bunun kadar erken, 8 yaşında olacağını düşünmemiştim. tüm o rehberlik kitaplarını anımsamaya çalıştım, aklımda kalan tek şey şuydu;''sadece sorulan soruya cevap ver. daha fazla bilgi verme'' ben de;

-evet.

+peki onlar nereye, yani insan dişiler, insan dişiler yumurtalarını nereye bırakıyorlar?

-şöyle ki, bunu sorman aslında çok komik. biz farklı geliştik ve kendi göletimize sahip olduk. kendi vücudumuzun içinde kendi göletlerimiz var. yumurtalarımzı da oraya bırakıyoruz. diğer yumurtalar veya başka bir şey için endişelenmemize gerek kalmıyor. kendi göletimiz. işte böyle oluyor.

+e, o zaman yumurtalar nasıl dölleniyorlar?

-şöyle, erkekler, penislerinin içinden çıkan spermleriyle yumurtaları döllüyorlar. ve sen de bir kadın vajeninin içinden geçiyorsun. bu arada biz yemek yiyoruz, ağzı açık öylece kaldı, sonra dedi ki;

+hani şu tuvaletimizi yaptığımız yerimizden mi?

-biliyorum, biliyorum... işte böyle gelişmişiz. kulağa tuhaf geliyor, biliyorum. sanki şey gibi; atık madde tesisinin tam yanına kurulmuş bir eğlence tesisi gibi. yanlış bölge seçimi! ama...

+ne?! ama, erkekler ve kadınlar birbirlerini asla çıplak göremezler. yani o zaman bu nasıl olabilir ki?

-insan erkekler ve dişiler çok özel bir bağ kurarlar ve çok büyüdüklerinde, senden çok çok daha fazla büyüdüklerinde, çok özel bir his ortaya çıkar, işte o zaman birlikteyken çıplak olabilirler.

+sen bunu daha önce yaptın mı?

-evet.

+ama, senin çocuğun olmuyor ki!

-doğru.

+tamam, bir daha bunu yapmak zorunda değilsin.

-ben ne dedim ki...

+ama bir kadın ve erkek birlikteyken bu nasıl oluyor? yani, doğru zamanı nereden biliyorlar? yani erkek sadece şöyle mi diyor, pantolonumu çıkarma vakti geldi mi?

-evet. tamamen haklısın, tam olarak böyle oluyor.

+peki ya insanlar birbirlerini sokakta görürlerse, bir erkek ve bir kadın hemen yapmaya başlarlarsa. böyle bir şey olabilir mi?

-yo, hayır, insanlar çok mahremiyetçidir. yo, hayır.

+peki mesela bir parti varsa. partide de bir sürü kız ve bir sürü de erkek varsa. ve bir sürü kadın ve bir sürü de erkek varsa ve aniden yapmaya başlarlarsa? böyle bir şey olabilir mi?

-yoo, hayır, hayır. biz böyle yapmayız.

eve geldik, kapıda kedimizi gördük. sordu;

+peki kediler nasıl yaparlar?

-şey, aynı şekilde. temel olarak aynı şey işte.

sonra da bacaklara takılıp kaldı.

+ama bacaklar ne oluyor, nasıl duruyor? bacakları anlayamadım. herkes bacaklarını tamamen ayıramaz ki!

-biliyorum, ama bacaklar... bacaklar bir şekilde hallediliyor.

+ama, bunu aklım almıyor ki!

-internete neden gireriz biliyorsun ve belki de bunu... mesela vikipedia'da görebiliriz...

internete bağlandık ve kedilerin çiftleşmesi diye aradık. ama şansızlık bu ya, youtube da bir sürü çiftleşen kedi videosu var. seyretmeye başladık, bunları bulduğuma da müteşekkirim çünkü durmadan ''vay be, bu inanılmaz'' diyip duruyordu.

+peki ya köpekler?

oradan çiftleşen köpeklere geçtik ve tahmin edersiniz, seyrediyoruz ve o tamamen kendini kaptırmış durumda.

+acaba sence, internette, çiftleşen insan videosu da var mıdır?

ve o an, sekiz yaşındaki küçük kızı elinden tutup tam olarak internet pornosuna götürdüğümü farkettim.

onun da güven dolu yüzüne baktım ve dedim ki, ''yoo, hayır. bunun olmasına imkan yok.''

ksıtlanan uzun başlıklar

uludağ sözlük web sitesini ziyaret ederseniz, bir haftadan fazladır süren uludağ sözlük entrylerini, uyanık kaldığınız sıralarda sarf edilen 1 milyondan fazla kelimeyi ve yüzlerce okuyucu şukularını görebilirsiniz. bu çok büyük bir veri miktarı. ve şunu merak etmeme neden oldu; eğer tüm bu verileri alıp istatiksel bir analiz yapabilirsiniz. bir uludağ sözlük mühendisi yaratabilir misiniz? en üstün uludağ sözlükü yaratabilir misiniz? ve ayrıca, yazılmasına izin verilebilecek olan en kötü uludağ sözlük entrysini yaratabilir misiniz?

bunu öğrenmek için, üç şeye baktım. seçmeniz gereken başlığa baktım. nasıl açılması gerektiğine ve sözlükteki ''görselliğe'' baktım. başlık ile başlayalım. seçebileceğiniz bir çok farklı başlık var, akıllıca seçmelisiniz, çünkü başlığınız okuyucuların yazdıklarınıza nasıl bir tepki verdiği ile güçlü bir ilişki içinde. bunu daha somut hale getirmek için, en çok okunan ve en az okunan entrylerde en çok öne çıkan on kelimeye göz atalım. pekala, eğer buraya fransız kahvesinin beynimize nasıl mutluluk salgıladığını anlatmak için geldiyseniz, bu çok iyi bir seçim. öte yandan, eğer entryniz oksijen, kızlar, hava taşıtı, ki aslında ben bunu okumak isterdim, gibi konular içeriyorsa istatistiklere göre pek iyi bir tercih değil. pekala. bunu genelleştirirsek, en çok beğenilen entryler ile kolaylıkla ve derinden bağ kurabildiğimiz başlıklar, örneğin, mutluluk, vücudumuz, yiyecekler, duygular. ve daha teknik başlıklar, örneğin, mimarlık, gereçler ve oldukça garip olan kadınlar-erkekler, bunlar yazmak için seçilebilecek iyi konulardan değildir.

başlığınızı nasıl açmalsınız? uludağ sözlük, başlıklar için uzunluk kısıtını koyması katı uygulaması ile ünlüdür, o yüzden bunu açıkladığım için benden nefret edecekler. gerçekten, size izin verilen bütün harflerin hepsini kullanmalısınız, çünkü en çok beğenilen uludağ sözlük entryler, ortalama olarak, en az beğenilenlerden en az yüzde 50 daha uzunlar. ve bu uludagsozluk. com' daki tüm sıralama için geçerli bir istatistik, güzel, ilham verici veya eğlenceli yazılar haricinde. eğer bunlardan birini yapmak istiyorsanız, yazınızı kısa tutmalısınız.

onun haricinde, birisi başlığınızı kısıtlıyorsa harflerinizi sonuna kadar kullanın.